Page 22 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 22

Bitmeyen  yolculuğumun  sonu  olacak  gibi  hissettiren  Romantik  olduğumu  söylerlerdi  çevremdekiler.  Bazı
        bir yere varıyorum. Büyüleniyorum. Gözlerim doluyor.  şeyleri romantize etmeyi sevdiğimi. Bu kadar abartmış
        Aynı anda tasvir edemediğim onlarca his yaşıyorum.  olamazdım herhalde diye düşündüm bir an için. Aynı
        Hepsi vücuduma ağır geliyor. Etrafıma bakmaya devam  mutluluk  verici  koku  ama  bu  sefer  daha  gerçek.
        ettikçe  duvardaki  resimler,  kubbeli  yüksek  tavanı  Aynı müzik ama bu sefer daha net. Gözlerim doldu.
        olan bir giriş yerine varıyorum. Tam ortada birbirine  Nedenini  bilmiyorum,  kendime  de  sormuyorum  bu
        sarılmış  iki  kişinin  heykelinin  etrafına  konulmuş  sefer  “Neden?”,  diye.  Varsın  aksın  yaşlar.  Aklıma
        eğrelti otları ortaya botanik bir hava katmış. Sağ arka  geldi;  az  önce  belki  de  saniyeler  içinde  gördüğüm
        köşede  bir  piyano,  kapağının  içinde  bile  resimlerle  ama üstüne ne anlamlar yüklediğim birkaç basit göz
        renklendirilmiş.  Burada  her  şey  kendi  hikayesini  bebeği hareketi. Düşünmeden edemedim o zamanları,
        anlatmaya çalışıyor bana. Hepsini ayrı ayrı dinlemek  o geçitleri, kapalı kapıları. Nereden geliyor bu sevgi bu
        istiyorum. Önce piyano oturup hiç çalmadığım kadar  merak ben de bilmiyorum. Kimleri kimlerden kurtardı,
        içli ve istekli çalıyorum. Ellerim kontrol kaybediyor.  ne entrikalara şahit oldu oralar kim bilir?
        Alışık olmadığım bir ses çıkıyor bu aletten, sanki telleri
        farklı  bir  malzemeden  yapılmış  ve  epey  tozlanmış.  Kulaklıklarım  artık  kucağımı  acıtıyorlar  ama
        Seviyorum bu sesi. Kadife kaplı tabureden kalkıyorum.  onları  çıkarmadım  ısrarla.  Sanki  beni  bir  şeyden
        Eyvah, bir kapı açılıyor! Bu gizli bir kapı değil. Bir  uzaklaştıracaklar. Yataktan hızlıca kalktım. En sevdiğim
        adam. Üzerinde ihtişamlı, taşımak için güç sarf eder gibi  tatlının  kokusuyla  dolmuş  koridorda  hızlı  adımlarla
        bir hali olan kıyafetlerle karşımda beliriyor. O zaman  koştum  ve  mutfakta  ağzıma  tatlıyı  doluşturdum.
        anlıyorum  heykeldekinin  onun  ta  kendisi  olduğunu.  Şimdi ne yapıyorum? İstediğim şeyi. Geziyorum orayı
        Ürperiyorum. Burası bambaşka bir yer. Burası ev gibi  burayı.  Saraylar  eski  şatolar  hepsini  araştırıyorum.
        hissettirmiyor.  Buraya  neden  geldim?  Geri  dönmek  Önce elimin altındakileri geziyorum, yetmiyor kitaplar,
        istiyorum, o tatlı kokuyu takip etmeliydim. Adam bana  yetmiyor internet, yetmiyor üzerine yazılar yazıyorum,
        sinirli bakıyor, bana doğru yaklaşıyor, adımları hızlı.  gezi yazısı gibi sıkmadan duygu katarak anlatıyorum
        Adımlar hızlandı. “Hayır!”. Bağırıyor. “Neden çaldın  mimariyi.  Hiçbiri  beni  orda  olmak  kadar  tatmin
        o parçayı?”                                            edemez  biliyorum.  Üzücü.  Ben  de  kendi  dünyamın
                                                               gizli geçitlerine kaçıyorum her şey üstüme geldiğinde.
        Sakin olmaya çalışan yüz ifadem beni elen veren el ve  Belki de merak ettiğim zamanları, yaşamak istediğim
        ayaklarımla tartışıyor içimde. Geri geri kaçıyorlar. Bir  dönemleri  şu  zamanki  hayatımın  içine  uyarlıyorum.
        dakika! Heykeller. Heykeldeki ben miyim? Mümkün  O  zamanın  şartlarının  insanlara  bu  geçitleri  yapma
        değil  buraya  ilk  kez  geldim.  İlerliyorum.  Heykelden  zorunluluğu verdiği gibi bizlere de bugün belki o kadar
        gözlerimi  ayıramaz  hale  geliyorum.  Aslında  kaçıp  somut olmayan bazı geçitler açma ihtiyacı hissettiriyor.
        kendimi kurtarmalıyım ama bir şey beni oraya bağlıyor.  Ben de açıyorum hepsini bazen kaçıp saklanmak bazen
        Adam kolunu uzatıyor. Beni tutacak. Yine bir denge  de saklamak için.
        kaybı düşüyorum. Yine bir kapı. Şaka olsa keşke tüm
        bunlar.  Şimdi  farklı  bir  geçitteyim  ama  burası  artık  Şimdilik  işim  bitti  gibi,  kulaklıklar  çıkmaya  hazır.
        bana  iyi  şeyler  hissettirmiyor  sanki  artık  hiçbir  şey  Onları çıkarıyorum ve bir hikâye daha sonlanıyor. Bu
        göremiyorum derken aniden beliren keskin ışık.         durum beni yeni geçitlere gitmek için heveslendiriyor.
                                                               Veda değil bu, insan sıklıkla rüya görür ne de olsa.
        Nefes nefese fırladım yattığım yerden. Ter içindeyim.
        Buz    kesmişim.     Üstüm    açık,   yatağımdayım.                                               Aslı Yenel
        Yatağımdayım.  Kucağımda  bilgisayarım.  Arkadaşım
        yanıma  koşarak  geldi.  “İyi  misin?”  Değilim.  İyiyim.
        Cevabı bulamıyorum ama anlıyorum yavaş yavaş.


                                                                                                                    21
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27