Page 17 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 17
Günün birinde Tanrı Zeus dünyalar güzeli, masmavi İstanbul deyince aklıma martı gelir
gözlü İo’ya âşık olur. Ancak Zeus Hera ile evlidir. Yarısı gümüş, yarısı köpük
Hera, bu durumu öğrenince hem çok öfkelenir Yarısı balık yarısı kuş
hem de çok kıskanır. Zeus sevgilisini korumak için İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
onu beyaz bir ineğe dönüştürür. Bunun üzerine Bir varmış, bir yokmuş
Hera bu beyaz ineğe bir at sineği musallat eder.
Sineğin verdiği rahatsızlıktan, ısırıklarının acısından Evet, İstanbul bir masaldır ve masallarda iyilerle
kıvranan inek bir kıtadan diğerine koşturur. Tam birlikte kötüler de sahne alır. O yüzden İstanbul’a
da bu sırada İstanbul Boğazı’ndan geçer. İşte bu inançların, kültürlerin, farklılıkların kesiştiği,
nedenle boğaza “inek geçidi”anlamına gelen karıştığı ama kaybolmadığı bir hayal şehir gibi
“Bosphorus” adı verilir. Boğaz’ın ve kardeşi Haliç’in baksak da verdiğimiz kavgaların da merkezidir
güzelliği o kadar ünlüdür ki Batılı ressamların, aynı zamanda orası. Kavga sadece şiddeti ifade
yazarların, oryantalistlerin hayallerini kurdukları, etmez. Hedefe varmak için verilen mücadeleyi,
görmeyi en çok istedikleri yer olarak onları engelleri aşmak için sarf edilen emekleri, çağın
İstanbul’a çeker. Pierre Loti, Lamartine, Gustave dışında kalmış, köhne, gün ışığı görmemiş, küflü
Flaubert, Mark Twain, Agatha Christie anı ve gezi düşünceleri değiştirmek adına yapılanları da
notlarıyla İstanbul’a hayranlıklarını dile getiren barındırır içinde. O yüzden Boğaz’a demirlemiş
en ünlü yazarlardan sadece birkaçıdır. İstanbul, cellatlara bakıp korkmadan, inançla, kararlılıkla
sahipleri tarafından da hep el üstünde tutulur. “Geldikleri gibi giderler” cümlesi İstanbul’u
İstanbul aşkıyla bilinen, Lale Devri’nin en ünlü sonunda iyilerin kazandığı bir masal şehrine
şairlerinden Nedim; İstanbul’u şöyle tarif ediyor çevirebilmiştir. İstanbul; tarihiyle, mitolojisiyle,
bir kasidesinde: mimarisiyle, ilkleriyle, enleriyle Türkiye’nin uygar
dünyaya açılan aydınlık yüzü, değerini bilmemiz
Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır gereken eşi zor bulunan bir dünya şehri. Ona
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır layık olmak bizim elimizde çünkü Vedat Türkali’nin
(Bu İstanbul şehri ki eşi benzeri yoktur şiirinde dediği gibi “Sen bize layıksın İstanbul!”
Bir taşına bütün Acem (İran) mülkü fedadır)
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Kâlâ-yı ma’ârif satılır sûklarında Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Bâzar-ı hüner ma’den-i ‘ilm ü ‘ulemâdır Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
(Pazarlarında bilgi kaleleri satılır. Binbir direkli Halicinde akşam
O, ilim ve alimler madeni, hüner pazarıdır.) Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Şiiri tanımlamaya çalışmak, gökyüzüne merdiven Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
dayamaya benzetilir. İstanbul’u her şeyiyle Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
anlatmak da yaşamak da kolay değildir. İstanbul’u Bekle bizi
Nedim kadar seven başka bir şair daha varsa o da Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Yahya Kemal’dir. O, İstanbul’a hayatını adamaya Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
her daim hazırdır. Bekle yumruklarımız
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Haramilerin saltanatını yıksın
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sen bize layıksın
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Orhan Veli, İstanbul’u görmeden de yaşatırken
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun aklına başka şeyler
gelir: Volkan Mazman
16