Page 16 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 16

sevilenlerinden birine göre kentin kurucularından      kendini  kuşatan  askerleri  alevi  ile  yakıyormuş.
        biri  de  Tanrı’nın  yeryüzünü  yeni  bir  düzene      Gözü Kaydafa’dan başkasını görmeyen ejderha her
        sokmak  amacıyla  yarattığı  Büyük  İskender’dir.      gün bir bakire yedikçe onu dize getiremeyeceğini
        Bu  İmparatorun  tüm  dünyayı  nasıl  egemenlik        anlayan İskender’in aklına kentin tüm bakirelerini
        altına aldığı, nice bin kenti yakıp yıktığı, kurduğu   kaçırmak gelmiş. En güvendiği adamlarıyla bir gece
        imparatorluğun  sınırlarının  ta  Asya  içlerine  dek   nöbetçilere  görünmeden  kente  girmeyi  başaran
        yayıldığı bilinir de o devirde Makdon adıyla anılan    İskender, tam amacına ulaşmak üzereyken yakayı
        İstanbul’u  nasıl  sudan  var  ettiği  pek  bilinmez.   ele  vermiş  ama  zindana  atılmadan  önce  kaçıp
        Rivayet  odur  ki  bugün  İstanbul’un  bulunduğu       ülkesine  dönmeyi  başarmış.  Makdon’u  almayı
        bölgede  Kaydafa  denen,  güzel  mi  güzel  ama  bir   kafasına  koyan  İskender,  imparatorluğunun  tüm
        o kadar da zalim bir kraliçe hüküm sürüyormuş.         mühendis  ve  mimarlarını  toplayıp  Karadeniz’in
        Kraliçe, başkentini Sarayburnu ile Üsküdar arasına     kıyı  yüksekliğini  ölçmeleri  buyurmuş.  Bilginler
        kurmuş,  adını  da  Makdon  koymuş.  O  devirde        günler  süren  ölçme  biçme  işleminden,  karmaşık
        Karadeniz  ile  Akdeniz  henüz  birleşmediğinden       hesaplardan sonra Karadeniz’in Akdeniz’den daha
        Boğaziçi de yokmuş. İskender tüm dünya üzerinde        yüksek,  sularının  da  daha  bol  olduğu  sonucuna
        egemenlik kurduktan sonra Kaydafa’nın ülkesini de      varmışlar.  Bunun  üzerine  İskender,  yüz  binlerce
        ele geçirmek istemiş. O güne dek hükümdarlarla,        işçiyi seferber edip Makdon’un kuzeyine bir kanal
        dev gibi ordularla savaşmış ama hiçbir kadına el       kazdırmış.  Önü  açılan  sular  güneye  Akdeniz’e
        kaldırmamış  olan  İskender;    Kaydafa’ya  elçiler    doğru  akmış  ve  Makdon  halkı  boğulup  helak
        göndererek  teslim  olmasını  istemiş  ancak           olmuş.  Felaketten  bir  tek  ejderhanın  yardımı  ile
        Kaydafa  İskender’in  önerisini  kabul  etmeyince  o   Kraliçe Kaydafa kurtulmuş, canavar da âşık olduğu
        da Makdon’u kuşatmış. Ancak kenti bir türlü ele        kraliçeyi deniz dibindeki mağarasına götürüp orada
        geçirememiş  çünkü  kenti  yedi  başlı,  ağzından      hapsetmiş.  Böylece  İskender,  kazdırdığı  kanalın
        alevler fışkıran, kırmızı gözleri ışıl ışıl yanıp sönen,   kıyısında Karadeniz ile Akdeniz’in birleştiği yerde
        yanıp söndükçe de etrafı kızıl bir aydınlığa boğan,    yeni bir kent, yani bugünkü İstanbul’u kurmuş.
        çatal dilli, dev kanatlı, korkunç bir deniz ejderhası   İstanbul’u, içinden deniz geçen şehri, İstanbul yapan
        koruyormuş.  En  bilgili,  en  mert  generallerin      ayrıcalıklarının başında elbette iki kıtada birden yer
        yönetimindeki     İskender’in    ordusu,     Kraliçe   almasını  sağlayan  eşşiz  güzellikteki  Boğaz’ı  gelir.
        Kaydafa’ya âşık bu bu deniz canavarıyla bir türlü      Boğaz’ın ya da tarihî adıyla Bosphorus’un İskender
        baş edememiş. Makdon halkının her gün bir bakire       tarafından  kazdırılması  efsanesinden  daha  çok
        kurban  ettikleri  ejderha;  onlara  aman  vermiyor,   bilinen  öyküsünü  Yunan  mitolojisinde  buluruz:



































                                                                                                                    15
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21