Page 12 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 12
Ömrün Gökyüzü
Her zaman geri dönmek istediğim yer... Doğum günümde üfleyip takılıp güzel kıyafetler giymek istedim. Bir yetişkin olduğumda
üfleyip söndüremediğim bir mum. Bayramda annemin giydirdiği kendi paramı kazanıp kendi hayatımı kurmak istedim. Herkes
kırmızı beyazlı bir elbise. Arkadaşlarımla sokakta oynarken gibi ben de içimdeki çocuğun saflığını büyüme tutkusuna bırakıp
eskittiğim bir terlik. Benim evim, benim bahçem, benim dünyam. yoluma devam etmek istedim. Fakat dünyanın güzelliklerini
İçinde yemyeşil çimenlerimin, sesini ta dünyanın öbür ucundan bakmadan görebildiğim o zamanların eksikliğini attığım her
duyabildiğim şelalemin, sallanırken aya dokunabildiğim bir adımda hissetmeye başladım. Hata yaptığımda tekrar çocuk
salıncağımın olduğu kocaman bir bahçe. Burada bütün gün olmak istedim. Hayatta karşıma çıkan en ufak bir engelde
karıncalarımla dertleşebilirdim, ağaçlarımın yaşını merak edip tekrar çocuk olmak istedim. Hayatımda her şey yolundayken
onlara bunu sorabilirdim, günler boyunca yağmur sonrası etrafı bile tekrar çocuk olmak istedim. Şimdi elimde bez bebeğimle
saran büyüleyici toprak kokusuyla hayaller kurabilirdim. yüksek betonların kapattığı ayımı, dev makinelerin yok ettiği
Benim için bir yalnızlık kavramı hiç olmazdı; kuşlarım, ağaçlarımı, insanların üzerine bastığı çiçeklerimi bulabileceğim
çiçeklerim, bulutlarım, ağaçlarım, güneşim vardı. bahçeme, çocukluğuma dönmek istiyorum.
Bazen o kadar çok hayal kurardım, düşünürdüm ki bana bunlarla Tuna Yalçın
baş etmemde yardımcı olması için bir dosta daha ihtiyacım
olurdu. Bana masallar anlatacak ve bana yol gösterecek
bir arkadaş arardım. İşte o zaman güneş bunu duymuş gibi
yerini aya verir ve ay bembeyaz ışığıyla gökyüzünde belirirdi.
Salıncakta yere değemeyen ayaklarımla hızlanmaya çalışırken
ben her yükseldiğimde aya bir adım daha yakın hissederdim
kendimi. Ay bana masallar anlatıyormuş gibi parlar,
gerektiğinde de benim anlattığım hikâyeleri dinlerdi. Ayın
şekil değiştirdiği zamanlardaysa onu farklı karakterler olarak
hayal etmeyi çok severdim. Bazen ay kömür rengi saçları beline
kadar uzanan, inci gibi parlayan elbisesiyle dans eden bir kadın
oluverirdi. Bazense elinde bir masal kitabıyla çocuklara masal
okuyan bastonlu, yaşlı bir adam olurdu.
O zamanlar bu tarz küçük olaylar beni mutlu ederdi. Denize
belime kadar girip içindeki balıklarla denizi eteğim olarak
hayal etmem, yolda bir anda durup gökyüzüne bakıp bulutların
hareket ettiğini görmem, sahilde ıslak ve kuru kumları
birleştirip yemek yapmam... Hayatta hiçbir gayemin olmadığı,
insanların bana ne kadar şirin olduğumu söylediklerinde
hissettiğim utangaçlık dışında başka bir ihtiyacımın olmadığı,
sadece bana ait bir dünyam vardı.
Zaman geçtikçe her şeyi geride bırakıp herkesin arasına
karışmak istedim. Bir genç olduğumda arkadaşlarımla dışarıda
11