Page 12 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 12
Daha fazla duramadım, biraz daha inceledikten sonra dışarı Toparlandıktan sonra ayağa kalktım ve turistlerin arasına
çıktım. karıştım. Biraz yürüdüm, derin nefesler aldım. Yürürken
üzerime su damlamaya başladı, gökyüzüne baktım,
Terezin çok yalnız ve renksizdi şimdi. Boyaları eskimiş Terezin de bizim gibi yas tutuyordu. Turistler yağmurdan
blokları dalları kurumuş bir ağacı, kımıldamayan yaprakları kaçmak için onları bu boş araziden çıkaracak bir kemerin
donmuş bir zaman dilimini hatırlatıyordu insana. Yılların altından geçiyordu. Kemerin dibine temsili olup olmadığını
insan için geçmediği, sevmenin sevilmenin unutulduğu bir bilemediğim bir darağacı konulmuştu. Ahşaptan, çok eski bir
zaman. Yanımdan artık turistler geçmiyor, hepsi eski Rus idam ağacıydı bu. İnsanlar darağacının yanından geçerken
üniformalarını giymiş, çalışmanın onları özgür kılabileceği darağacına kısa, mahçup bir bakış atıp gözlerini kaçırıyorlardı.
umuduyla tek sıra halinde yürüyen insanlar. Çünkü bir insan olarak herkes içinde o suçluluğu taşıyordu.
Görmem gereken yeri gördükten sonra banyo ve bit arama Kapıdan ağır adımlarla geçtim ve turistleri takip ettim.
odasına girdim. Hücrelerdeki tuvalete göre çok geniş bir Hemen önümüzde insanın yüreğini yakan bir heykel vardı,
alana tekabül ediyordu bu oda. Daha sonrasında revir ve heykelde bir grup insan acılar içindeydi. Gözlerimden düşen
tıraş odasına girdim. Kartta bu gettoda bir tıraş odasının yaşlara engel olamadım. Heykeli inceledikçe bakmaya
olmasının hapishanelerde hijyene verilen “önemi” gösterdiği devam edemedim ve haritayı açıp nerede olduğuma baktım.
yazıyordu. Sanırım demek istediği mahpusların geldiklerinde Üzerine bastığım toprak yıllar önce bir toplu mezarlıktı. İşgal
zorunlu bir şekilde duş alıp saçlarının kazıtılmasıydı. sonrası buradan altı yüz bir vücut çıkartılmıştı. Daha fazla
durmadım ve yolu takip ettim. Yol beni havuz denilen bir
Birinci avluyu bitirdiğimi düşünüp arkada kalan hücrelere yere çıkardı. Bu havuz 1942 senesine kadar yangına karşı su
gitmeye yeltenirken blok çemberinin dışında kalmış bir deposu olarak inşa edilmiş ama gardiyan aileleri tarafından
hücre fark ettim. Haritada yazana göre burası hastahane yüzme havuzu olarak kullanılmış. Havuzun inşasındaysa iş
reviriydi, savaşın sonlarına doğru tifüs salgını nedeniyle esnasında işkence yapılarak öldürülen yahudi mahpuslar
mahpusları tedavi etmek için kullanılırmış. İçeriye girmek çalıştırılmış. Havuza yıllardır el değmemişti, kullanılma amacı
istemedim, çünkü tam hastahane bloğunun önünde yine yüzünden cezalandırılmak için ortada öylece bırakılmış
bir turist topluluğu toplanmıştı. Biraz soluklanıp kendime gibiydi. Havuzun yanından geçerken Hitler’in toplama
geldikten sonra yanlarına gittim. Burası idam alanına geçen kamplarının sadece “çalışma yerleri” olduğunu bütün
bir yer altı geçidiydi. Geçidin ne kadar uzun olduğunu dünyaya ispatlamak için çektiği filmin oynatıldığı sinemayı
bilmiyordum ama içerisini çok merak etmiştim. Turistlerden gördüm. Burası yirmi üç numaraydı, dördüncü avlunun tam
izin isteyip yer altı tünelinin içine girdim. yanında bulunuyordu. İçeriye göz attım, filmi görebilmek
için görevli personelle konuştum ama yeni seans henüz
Tünel, hafif sarı ışıklarla aydınlatılmış sonu görünmeyen başladığı için en az bir saat beklemem gerektiğini söyledi,
bir yoldu. Yürümeye başladığımda burnuma toprağın bu yüzden doğruca dördüncü avluya yöneldim. Dördüncü
keskin kokusu geldi, tünel çok havasız olduğu için kendimi avlunun inşaasına diğer avluların arkasında olmasından
toprak kokusunda boğuluyormuş gibi hissettim. Birkaç da anladığım gibi daha geç başlanmıştı. Mahpusların sevki
metre yürüdükten sonra adımlarımı yavaşlattım ve tüneli işgal döneminden bir yıl önce, 1944 senesinde olmuştu ve
incelemeye başladım. Yer yer konulmuş acil durum getirilen yaklaşık üç bin mahpus bu avluda ölmüştü.
kapıları vardı sağımda. Acil durum kapıları birkaç merdiven
yukarıya tırmandığınızda sizi anında dışarı çıkarıyordu. Sol Avludan içeri girdiğimde beni geniş bir alan karşıladı. Yaklaşık
tarafımdaysa kapkaranlık geçitler olduğunu fark ettim. on kadar hücre yarı yarıya karşılıklı dizilmişti, avluda düzen
Bu geçitler, bir insanın ancak emekleyerek geçebileceği hakimdi. Diğer hücrelerden daha basık ve küçük olan bu
boyuttaydı ve parmaklıklarla kapatılmıştı. İdam alanına giden hücrelerin çatısı mavi tonlarındaydı. Gettonun bu kısmının
bu tünelde bu geçitlerin nereye çıkabileceğini düşündüm. yeni yapıldığını belli eden detayları son dönemlerde nazilerin
Ben yürüdükçe tünel bitmiyordu. Adımlarımı hızlandırdım
ve gözlerimi mümkün olduğunca solumdaki geçitlerden
kaçırdım. Artık havanın boğuculuğunu üzerimde fazlasıyla
hissetmeye başlamıştım. Hızlı adımlarla yürürken bu yoldan
kaderleriyle yüzleşmeye giden mahpuslar gözlerimin önüne
geldi. Bu dar tünelde tek sıra halinde idam alanına çıkmayı
bekliyorlardı geride bıraktıklarını düşünerek. Arkamı kontrol
ettim, kimseyi göremedim. Artık neredeyse koşuyordum,
ama tünel bitmek bilmiyordu. Sakinliğimi korumaya
çalışarak koşmaya devam ettim ve sonunda sarı ışığın etkisi
azaldı. Çıkışa geldiğimde kendimi güçlükle dışarı attım.
Nefesimi düzenlemeye çalışırken yutkundum ve oturmak
için kendime bir köşe buldum. Kafamdaki sesleri susturup
etrafı inceledim. Büyük boş bir arazideydim, bu tünelden
geçmiş birkaç turist yorgun gözlerle etrafta geziniyordu.
Hiç kimseden çıt çıkmıyordu, herkes yas tutuyordu.
11