Page 41 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 41
İnsanlar İnsanlar temel arzuları tarafından yönetilir ve bu da
acı çekmemize yol açar çünkü arzular bizi dünyadan
bir şeyler istemeye iter, oysa dünya bir tasarımdan
başka bir şey değildir. Aynı istekler gördüklerimizi de
İnsan olmak ne demek? Biz kendimizi nasıl tanımlarız? Bir şekillendirdiğinden kendimizi tüketmeye başlar ve
başkası bizi nasıl tanımlar? Matt Haig, insan olmayı bir sonunda kendimizi burada buluruz.’’
uzaylının gözünden anlatıyor. Evet, gerçekten de boyutlar
arası seyahat edebilen, elindeki bir çiple dilediğini yerine Dünyanın sadece kendi isteklerimizle şekillendirdiğimiz
getirebilen bir uzaylı tarafından bizi bize anlatıyor. Bu bir kara parçası olduğunu düşünerek söylenmiş bu
hikâye Andrew Martin adındaki bir profesörün dünyanın söze aslında ana karakterimiz de katılıyor. Kendini bir
en zor matematik problemini çözmesiyle başlıyor. insan bedeninde bulduğu için dünyayla ve insanlarla
olan hiçbir şeye saygı duymuyor, tam tersine insana ve
Bu problemi çözdüğünde bir anda ortadan kayboluyor dünyaya karşı hep önyargıyla ve küçümseyici bir tavırla
ve çıplak bir şekilde İngiltere’nin bir sokağında yaklaşıyor. Fakat kitap ilerledikçe ve yerine getirmek
bulunduğunda kendi adı dışında hiçbir şey bilmiyor. zorunda olduğu görevi ona zor gelmeye başlayınca
Çünkü Andrew Mart’in yerine onun bu matematik insani duyguları ve yaşamayı öğrenmeye başlıyor.
problemini çözdüğünü bilen herkesi yok etmesi için bir
uzaylı geçiyor. ‘‘İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş, kibirli bir türdür.
Yaşadıkları gezegeni, şu an için erişimleri olan
Kitap, bu şekilde başlıyor ve başından itibaren sizi yegâne gezegeni yıkımın eşiğine getirdiler. Ayrımlarla,
çokça düşündürtüyor, yeri geldiğinde de gülümsetiyor. sınıflandırmalarla dolu bir dünya yarattılar ama kendi
Komedinin ve insanlığın birleştiği bu kitabı en güzel aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler.
içindeki alıntılardan bahsederek anlatabilirim bence. Teknolojiyi insan psikolojisinin uyum sağlayabileceğinden
‘‘Dünya kendi istencimizle farkında olduğumuz bir şeydir. daha büyük bir hızla geliştirdiler ve hepsinin delisi olduğu
para ve şöhret için ilerletmeye çalışıyorlar hâlâ.’’
İnsanların günümüzde geldiği noktayı basit ve kısa
cümlelerle özetlemiş Haig. Ana karakterimizde şöhret ve
para uğruna karısını, oğlunu hatta köpeğini görmezden
gelen, bütün hayatını matematiğe adamış bir profesör.
Kendisini parçalanmış bir aile, mutsuz bir yaşam sürerken
bulunca insanın orta zekalı, iki ayaklı bir yaşam formu
olduğunu düşünürken çabalamasıyla başlıyor hayatı.
Yaşarken öğreniyor ve farkında olmadan kendini
insanların arasına karışmış halde buluyor. Burada benim
aklıma yin-yang teorisi geliyor. Çünkü karakterimiz
başlarda insanların ne kadar çirkin, iflah olmaz varlıklar
olduğunu düşünürken bir insanın içindeki kötülükle iyi
şeyler düşünebildiğine hatta yapabildiğine inanmaya
başlıyor. Bu yüzden her kavramın zıttıyla var olduğunu
anlıyor, benimsiyor.
‘‘Bilgi yok etmek için buradayım. Bazı makinaların
devrelerinde ve bazı insanların zihinlerinde olan bir
bilgiyi yok ediyorum. Amacım bu. Öte yandan hazır
buradayken insanlar hakkında bilgi topluyorum. Ne kadar
değişkenler? Şiddete ne kadar meyilliler? Kendileri ve
başkaları için ne kadar tehlikeliler? Kusurları, ki kusurlarının
az olmadığı kesin, üstesinden gelinemeyecek türden mi?
Yoksa umut var mı? Aklımda böyle sorular var, hemde
olmaması gerektiği halde. Buradaki öncelikli amacım
birilerini yok etmek çünkü.’’
Yemek yemenin bile bir kapsülle hallolduğu bir
gezegenden gelen karakter, insan türünün karşısında
40