Page 43 - Annonce Dergi | İzmir Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi
P. 43

Atatürk ve Türk Müzeciliği






        “Mouseion”  Yunancada  ilham  tanrıçaları  olan  müzlerin  yaşadığı  yer   Atatürk’ün  Türk  müzeciliğini  kalkındırmak  için  yaptığı  en  önemli
        anlamına  gelen  kelimedir.  Zamanla  günümüzdeki  müze  kelimesi   çalışmalardan  biri  ise  5  Kasım  1922  tarihinde  yayınlanan  “Müzeler
        haline gelmiştir. Bugün ise “müze” TDK tarafından “Sanat ve bilim   ve  Asar-ı  Atika  Hakkında  Talimat”  adlı  genelgedir.  Bu  genelge
        eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka   illerdeki  müzelerin  düzenlenmesi  müze  olmayan  illerde  derhal
        gösterilmek  için  sergilendiği  yer”  olarak  tanımlanır.  Müzelerin   müzelerin açılması ve depolarda bekleyen tarihi eserlerin bu müzelerde
        açılmaya  başlamasının  temel  sebebi  olarak  kralların  ve  soyluların   sergilenmesini arz etmekteydi ve genelge ülke çapında bir seferberliğin
        koleksiyonlarının bakımının, saray ve şatolarda yük olmaya başlaması ve   başlangıcı  oldu.  Ankara’da  1923  yılında  Ankara  Arkeoloji  Müzesi
        bunların sergilenebileceği ek bir alana duyulan ihtiyacı gösterebiliriz.     açıldı.( Bu müzenin adı 1967 yılında Anadolu Medeniyetleri Müzesi
        Tarihteki ilk müzenin M.Ö. 300’lü yıllarda İskenderiye’de kurulduğu   olarak  değiştirilecektir.)  Gazi  Mustafa  Kemal  Paşa  aynı  zamanda
        kabul edilir. 17. yüzyılın sonuna kadar bu müzelerin ziyaretçileri saray   Topkapı Sarayının yeniden düzenlenerek halka açılmasında büyük rol
        sakinleri  ve  özel  konularla  sınırlıdır  ancak  1683  yılında  Oxford’da   oynadı  ve  sarayın  restorasyon  çalışmalarını  da  bizzat  kendisi  sık  sık
        açılan Ashmolean  müzesi bu anlayışı değiştirip halka açılan ilk müze   ziyaret  ederek  Müzeler  Müdürü  Halil  Ethem  Eldem’den  ilerleyiş  ile
        olmuştur.                                              ilgili bilgiler aldı.

        Eski Türk toplumları ise değerli eşya, ganimet ve silahları saklamayı   Mustafa  Kemal  Atatürk  bu  çalışmaların  ardından  çeşitli  illeri  gezip
        gelenek  haline  getirmiştir.  Yani  bir  bakıma  Türk  kültüründe   vilayet müzelerini ziyaret etmeyi ihmal etmedi.Bu ziyaretlerden birini
        müzecilik çağdaş anlamıyla tam tamına paralel olmasa da yüzyıllardır   de  3 Şubat 1931 yayınlanan genelgenin ardından açılan ve o dönemde
        süregelmiş  bir  anlayıştır  ve  Türk  toplumları  tarihi  miraslarına  daima   Aziz Vukolos Kilisesinde yer alan İzmir Asar-ı Atika müzesine yaptı.
        önem  vermişlerdir.  Buna  örnek  olarak  Selçuklular  kendilerinden   Ziyareti  ardından  da  müzenin  hatıra  defterine  “İzmir  Asar-ı  Atika
        önceki  medeniyetlerden  kalan  eserleri  uygun  şekilde  korunacakları   Müzesini gezdim. Büyük hikmet ve dikkatle istifadeli bir hale getirilmiş,
        yollarla  kendi  mimari  yapılarına  entegre  etmişlerdir.  Bizantolog  ve   memnun oldum.” yazmıştır.
        sanat  tarihçisi  Semavi  Eyice,  Selçukluların  bu  yaklaşımının  Osmanlı
        Devletinde de görüldüğünü belirtmiştir.                Özetle çok eski zamanlardan süre gelmiş Türk müzecilik geleneğinin
                                                               kalkınması  ve  dünyaya  duyurulmasında  Atatürk  vazgeçilmez  bir  rol
        Günümüzdeki  tanımıyla  Türk  tarihinde  yer  alan  ilk  müze  Topkapı   oynamıştır.
        Sarayı’nın avlusunda yer alan ve Harbiye Nazırı Ahmet Paşa tarafından
        Hagia Eirene’de kurulan müzedir. Bu müze ilk açıldığında eski eser                            Duru Şengöçmen
        ve  silahları  kapsayan  iki  bölümden  oluşuyordu.  Kataloğunu  Albert
        Dumont’un  yaptığı  Hagia  Eirene  ilerleyen  yıllarda  Maarif  Nazırı
        Saffet Paşa’nın girişimleri ardından büyüyerek Müze-i Hümayun adını
        aldı. Daha sonra müze, Hagia Eirene’in yeterince yer sağlayamaması
        nedeniyle 1880 yılında Çinili Köşk’e taşındı. Dönemin müze müdürü
        Anton  Dethier’in  vefatı  üzerine  müzenin  başına  Osman  Hamdi  Bey
        getirildi.

        Türk müzeciliğinin kurucusu olarak da kabul edilen Osman Hamdi Bey
        tarihin korunması ve öğretilmesi adına sayısız çalışmalar yaptı. Örnek
        verilecek olursa; ilk bilimsel kazı yapan Türk arkeolog olarak İskender
        lahidi  başta  olmak  üzere  birçok  eserin  kazı  sürecinde  yer  alarak  bu
        eserlerin İstanbul’a getirilmesini sağladı. Asar-ı Atika Nizamnamesini
        yeniden  düzenleyerek  tarihi  eserlerin  ülke  dışına  çıkışını  engelledi
        ve  şehirlerdeki  eserlerin  korunması  ve  sergilenmesi  için  ilk  vilayet
        müzelerini kurdu. 1910 yılında Osman Hamdi Bey’in ölümü üzerine
        görevini kardeşi Halil Ethem Bey devraldı.

        Ulu  Önderimiz  Mustafa  Kemal  Atatürk  ise  her  zaman  Türk  tarihin
        korunması gerektiğini, tarihimizi öğrenmenin ve ondan ders almanın ne
        kadar önemli olduğunu savundu. Atatürk, 16 Ekim 1921 tarihli Maarif
        Kongresini    “Eski  devirlerin  boş  inançlarından  ve  yeniden  kuruluş
        özelliğimize hiç de uymayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan
        gelen  etkilerden  uzaklaşabilmek  ulusal  karakterimize  ve  tarihimize
        sahip çıkan bir kültür birliği ile mümkündür.” sözüyle açarak bir kez
        daha tarihin önemini vurguladı.


                                                                                                                    41
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48